İHD: 'Hayata Dönüş' operasyonlarında cezasızlık politikası sürdürülmüştür GÜNCELLENİYOR 2025-12-19 14:22:05 HABER MERKEZİ - Cezaevlerinde bulunan tutsaklara yönelik 19 Aralık 2000 tarihinde düzenlenen "Hayata Dönüş" operasyonunun yıl dönümüne ilişkin yapılan açıklamalarda, “Birçok toplumsal davada olduğu gibi 19 Aralık katliamı davasında da zamanaşımı kararı ile cezasızlık politikası sürdürülmüştür" vurgusu yapıldı.  İnsan Hakları Derneği (İHD) ve sivil toplum örgütü temsilcileri, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine dönük başlatılan ve 30 tutsağın yaşamını yitirdiği, 300'e yakın tutsağın ise yaralandığı "Hayata Dönüş" operasyonunun yıl dönümüne ilişkin birçok kentte açıklama yaptı.    ANKARA    Sakarya Caddesi’nde bir araya gelen kitle, "19 Aralık Katliamını unutmadık, unutturmayacağız" pankartı açtı. Burada konuşan İHD yöneticisi Barış Barışık, kimyasal gazların kullanıldığı operasyonun emrini veren sorumlular ile operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalarda etkin bir yargı süreci işletilmediğine anımsatarak, "Operasyonda kullanılan kimyasal gazların niteliğinin araştırılması talepleri ise sonuçsuz kalmıştır. Söz konusu olayda insan yaşamını korumakla mükellef olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi ihlallerin bizzat sorumlusu olmuştur. 19 Aralık katliamı faillerinin yargılandığı davalardan biri 17 Kasım 2025 tarihinde Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür. Söz konusu yargılamada mahkeme heyeti tarafından olağanüstü dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle sanıklar hakkında ayrı ayrı düşme kararı verilmiştir. Birçok toplumsal davada olduğu gibi 19 Aralık katliamı davasında da zamanaşımı kararı ile cezasızlık politikası sürdürülmüştür" dedi.   TECRİT VE İZOLASYON UYGULAMALARI   19 Aralık katliamından bugüne tecrit sisteminin ağırlaştığını vurgulayan Barışık, "Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. F Tipi Hapishanelerinin yanı sıra özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishaneler ile yeni bir infaz sistemine geçilmiş; bu tip hapishanelerde tutulan mahpuslar ağır izolasyon yöntemlerine maruz bırakılmaktadır. Birçok mahpus şu anda ‘Kuyu Tipi’ olarak adlandırılan hapishanelerde yaşadıkları tecrit ve izolasyon uygulamalarının ortadan kaldırılması, sevk taleplerinin karşılanması ile diğer hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemi sürdürmektedir" ifadelerini kullandı.   ‘DEVLET İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR TUTUM BELİRLEMELİDİR’   Cezaevlerinde tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, çıplak arama, sosyal hakların engellenmesi, zorunlu sevk ve sürgünler, hasta mahpusların tedavi haklarının engellenmesi, idari gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, şüpheli ölümler gibi yaşam hakkını ortadan kaldıran birçok ihlal meydana geldiğini söyleyen Barışık, "Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür. Türkiye hapishanelerinde en ağır sorunlardan olan hasta mahpuslar meselesine dair ise devlet yetkilileri tarafından hiçbir çözüm politikası ortaya konulmamakta; ağır hasta, ileri yaşta ve engelli mahpuslar hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmemektedirler” diye belirtti.    HASTA TUTSAKLAR   Barışık, Nisan ayında açıklanan İHD raporuna göre cezaevlerinde 161’i kadın ve bin 251’i erkek olmak üzere en az bin 412 hasta tutsak bulunduğunu hatırlatarak, "Özellikle hasta mahpuslarla ilgili tek karar verici merci olan Adli Tıp Kurumu tarafından verilen 'cezaevinde kalabilir' raporları ile mahpusların yaşam hakları ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen hasta mahpuslar yaşamlarını yitirmektedirler. Yine 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Kanun’dan kaynaklanan ve hasta mahpusların tahliyelerini engelleyen hükümler yürürlükte kalmaya devam etmektedir" şeklinde konuştu.    TALEPLER   Barışık, Hapishaneler Komisyonu adına 19 Aralık Katliamı'nın yıldönümünde taleplerini şu şekilde sıraladı:   "*Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanması   *Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılması   *Mahpusların tahliyelerini hukuka aykırı biçimde engelleyen ve keyfi uygulamalarıyla ciddi hak ihlallerine yol açan İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılması   *İşkence ve kötü muamele uygulamalarına derhal son verilmesini; bu iddialara ilişkin olarak yalnızca soruşturma açılmakla yetinilmeyip, İstanbul Protokolü’nde öngörülen ilke ve standartlara uygun biçimde bağımsız ve tarafsız, hızlı ve etkili soruşturmalar yürütülmesini cezasızlığa yol açılmayacak bir şekilde sorumluların tespit edilerek hesap vermelerinin sağlanması   *Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanması   *Yaşam hakkının korunmasını; ölümlerin önlenmesi   *Hapishanede yaşamını idame ettiremeyecek ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpuslar başta olmak üzere bütün hasta mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz."   RIHA   İHD Riha Şube binasında gerçekleşen açıklamada konuşan İHD Riha Şubesi Eşbaşkanı Songül Arpa, “Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu operasyonun emrini veren sorumlular ile operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalarda ise etkin bir yargı süreci işletilmemiştir” dedi.    19 Aralık katliamı failleriyle ilgili yargılamalardan birinin Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldüğünü anlatan Songül Arpa, “Birçok toplumsal davada olduğu gibi 19 Aralık katliamı davasında da zamanaşımı kararı ile cezasızlık politikası sürdürülmüştür. Söz konusu kararı kabul edilemez buluyor ve katliamda sorumluluğu bulunan failler hak ettikleri cezaları alana dek mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan bir kez daha bildiriyoruz” diye konuştu.    WAN   İHD Wan Şubesinde yapılan açıklamada konuşan İHD Wan Şubesi Hapishane ve Hukuk Komisyonu sözcüsü Avukat Sedat Kula, cezaevlerinde ağır tecrit koşularının ve ihlallerin artarak devam etiğini belirterek, “Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. Birçok mahpus şu anda ‘Kuyu Tipi’ olarak adlandırılan hapishanelerde yaşadıkları tecrit ve izolasyon uygulamalarının ortadan kaldırılması, sevk taleplerinin karşılanması ile diğer hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemi sürdürmektedir. Derneğimiz tarafından açlık grevi eylemi gerçekleştiren mahpusların durumu da takip edilmektedir. Oysa bu infaz sistemi tüm mahpuslar açısından ağır insan hakkı ihlallerini içinde barındırmakta olup uygulamadan mutlaka kaldırılmalıdır” diye konuştu.   AMED    İHD Amed Şubesi, 19 Aralık “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” dolayısıyla dernek binasında açıklama yaptı. Açıklamayı İHD Kadın Hakları Komisyon Üyesi Esra Saçaklı okudu.    DÊRSIM   İHD Dêrsim Şubesi de konuya dair dernek binasında açıklama yaptı. “19 Aralık katliamını unutmadık unutturmayacağız” pankartının asıldığı açıklamanın ortak metnini İHD Dêrsim Şube Eşbaşkanı Nurşat Yeşil okudu.   ÊLIH   Êlih’te de İHD Şube binası önünde açıklama yapıldı. “Cezaevlerinde ölümü değil yaşamı savunuyoruz. Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” pankartının açıldığı açıklama metnini, İHD Hapishane Komisyonu Eşsözcüsü Halil İbrahim Altunkaynak okudu.   MERSİN     İHD Mersin Şubesi de Özgür Çocuk Parkı’nda açıklama gerçekleştirdi. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinin de katıldığı açıklamada, katılım “19 Aralık Cezaevleri Katliamı’nı unutmadık” pankartı açıldı. Sık sık, “İnsanlık onuru faşizmi yenecek” sloganı atıldı. Burada konuşan İHD Mersin Şube Eşbaşkanı Gazi İnci, katliamda sorumluluğu bulunan tüm faillerin yargı önüne çıkarılması ve adaletin tesis edilmesi gerektiğini belirten İnci, cezaevlerinde sürdürülen ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına da son verilmesi çağrısında bulundu.    AYRIMSIZ GENEL AF   İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, cezaevlerinin ülkenin yansıması olduğunu belirterek, “Mevcut iktidar başa geldiğinde 57 bin mahpus vardı, bugün bu sayı 442 bine ulaşmış durumda. İnsanlığın ortak gözetimi, koruması ve geliştirilmesi hayali de ne yazık ki bugünkü uluslararası neoliberal kapitalist dünyanın etkisiyle askıya alınmıştır. İnsanlığa karşı işlenmiş suçların dışında, eğer toplumsal bir barış olacaksa, demokrasi olacaksa, ayrımsız genel bir af istiyorum.”   Açıklama, sloganlarla sona erdi.    ANTALYA     İHD Antalya Şubesi ise dernek binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Açıklamada, “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” pankartı açıldı.    İHD Antalya Şube Eşbaşkanı Mahir Önal, “Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür” diye konuştu.    İSTANBUL    İHD İstanbul Şubesi, İstanbul eski Bayrampaşa Cezaevi önünde açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada, “Zaman aşımı katliamı unutturmaz cezasızlığı kabul etmiyoruz!” pankartı açıldı. Açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Oya Ersoy ile çok sayıda kişi katıldı.    Açıklamada konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, yargı sürecinde fail “kamu görevlileri” hakkında etkin bir soruşturmanın yürütülmediğini belirterek, operasyonda kullanılan kimyasal gazların araştırılması taleplerinin ise sonuçsuz kaldığını ifade etti. Devletin bizzat sorumlu olduğunu vurgulayan Jiyan Tosun, yargı sürecinin “zaman aşımı” kararıyla sona erdiğini anımsatarak, faillerin ceza almaları için mücadele edeceklerinin altını çizdi.    ‘HAFIZAYI SİLEMEZSİNİZ’   Ardından konuşan Eren Keskin, “Biz burada çok büyük acılara tanıklık yaptık. Her gün sokaklardaydık. Buralarda defalarca gözaltına alındık, şiddete maruz kaldık. Bütün toplum cezaevlerindeki izolasyon sistemi için çok uğraştı. 19 Aralık sabahı burada bir cezaevi vardı, şimdi yok. Buraya istediğiniz kadar bu yapıları yapın ama o hafızayı buradan silemezsiniz. Burada büyük bir suç işlendi” dedi.    İHD Eş Genel Başkanı Oya Ersoy da o dönemin tanığı olduğunu söyleyerek, “6 ay süren süreç boyunca otopsiye girdiğimizde insanların kömürleşen bedenlerini gördük. Burası bir katliam mekanıdır. Biz hakikat mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.   19 Aralık katliamı davası avukatlarından Gülseren Yoleri, “Mahpusların nerede olduğunu öğrenmek neredeyse 1 ayımızı aldı. Yakılarak öldürülen kadınların otopsilerine girdik. Katliamı anlatan mağdurun söylemi 'bu katliam yaşıyor' idi. Hala bugün kuyu tipi hapishanelerle tecrit sistemi derinleştirildi. Bu katliamların son bulması için mücadele edilmesi çok önemli. Barış süreci bu acıların hafifletilmesi için bir vesile olabilir” diye belirtti.    BEDLÎS   İHD Bedlîs Temsilciliği, 19 Aralık Katliamı'nın yıl dönümüne dair Tetwan (Tatvan) Filistin Parkı'nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Bedlîs Barış Anneleri Meclisi üyeleri, DEM Parti Bedlîs il ve ilçe örgütleri ve çok sayıda yurttaşın katıldığı açıklamada konuşan İHD Bedlîs Temsilcisi İkbar Koçman, "Yaşam hakkının korunmasını; ölümlerin önlenmesini. Hapishanede yaşamını idame ettiremeyecek ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpuslar başta olmak üzere bütün hasta mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz. İnsan hakları savunucuları olarak 19 Aralık Katliamının unutmayacağımızı ve hapishanelerdeki tüm hak ihlallerine karşı duracağımızı, mahpusların insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşaması için mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz" dedi.   Açıklama alkışlarla sona erdi.    ANKARA    Ankara'daki demokratik kitle örgütleri, Yüksel Caddesi’nde bir araya geldi. Burada toplanan kitlenin yürümesi, polis tarafından abluka altına alınarak engellendi. Yapılan müzakere sonucunda kitle, Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Haklar Anıtı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. “19-22 Aralık Katliamını unutmadık, hesabını soracağız” pankartının açıldığı açıklamada “Bijî berxwedana zindanan”, “İçeride dışarıda hücreleri parçala”, “Taybet Ana ölümsüzdür”, “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük” ve “Maraş’ı unutma unutturma” sloganları atıldı.   Kitle adına açıklamayı yapan Halil İbrahim İlhan, “Bugün yaşadığımız geleceksizliğin temelleri o gün atılıyordu. Dönemin başbakanı Ecevit ‘Biz hapishaneleri kontrol altına almadan İMF planını hayata geçiremeyiz’ diyordu. Onca yalanın altındaki gerçeklik tam da buydu: hapishanelerde uygulanan vahşet ve tecritle tüm toplumu kontrol altına almak. 99 Yılı Eylül ayında Ulucanlar hapishanesinde daha sonrasında Burdur Hapishanesi’nde düzenlenen katliamın ardından 19 Aralık 2000 gecesi devlet 22 hapishanede tarihin en büyük katliamlarından birini başlattı. Tavanları, duvarları delip tutsaklara ağır silahlarla saldırdı. Burjuva hukukunun bile savaşlarda kullanılmasını sözde olsa da yasakladığı silahlarla tutsaklar diri diri yakıldı. Katliam sırasında onlarca tutsak katledildi. Adına ‘Hayata Dönüş’ dedikleri saldırının öncesinde başlayan ve yıllarca devam eden ölüm oruçlarında yüzlerce tutsak yaşamını yitirdi ya da yeti yitimine uğradı. Katliam ve direniş sırasında 122 devrimci ölümsüzleşti. Katliamın sonrasında dönemin Adalet Bakanı ölü sayısının beklediklerinden az olduğunu, yüzlerce ölüm beklediklerini, ona göre hazırlık yaptıklarını açıkladı” dedi.   Açıklama slogan ve alkışlar ile son buldu.