Kadınların talepleri 'yetersiz elektronik kelepçe' gerekçesiyle reddediliyor 2025-12-26 09:15:58 ANKARA - İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığından beri kadınlara dönük şiddet ve katliamların arttığını belirten Av. Hediye Gökçe Baykal, kadınların karuma taleplerinin ise "yetersiz elektronik kelepçe" gerekçesiyle reddedildiğini belirtti.  Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden çekildiği 2021'den beri artan şiddet ve kadın cinayetinin yanında kadınlar, şiddete karşı “koruma” veya “uzaklaştırma” kararına erişemiyor.    Kadınlar ayrıca “koruma” talebi başvurusunda delil sunmaya zorlanıyor. Verilen koruma kararlarının uygulanması ve kadınların can güvenliği ise devletin sorumluluğunda iken Türkiye'de devletin ihmali nedeniyle 2025 yılı içerisinde en az 17 kadın koruma kararı varken katledildi.   Birçok kadın cinayeti davasının avukatlığını üstlenen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından Hediye Gökçe Baykal, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasından bu yana kadına yönelik şiddet dosyalarının giderek arttığını belirtti. Hediye Gökçe Baykal, "Aile 10 yılı" ilanıyla bunun daha da artacağına işaret ederek, "Devletin 'Aile yılı' ilan etmesinin sebebi şiddetin önlenmesi değil daha çok evliliğe teşvik etmek, daha çok çocuk doğurmaya teşvik etmektir. Ancak ne kadınları ne de çocukları koruyabiliyoruz. Her gün yeni bir haberle karşı karşıya kalıyoruz. Çoğu dosyamızda koruma kararı tedbiri vardı. 6284 Sayılı Kanun'a göre koruma kararı verilebiliyor. Orada da ikili bir durum ortaya çıktı. İstanbul Sözleşmesi ile 6 aya kadar koruma kararı verilebiliyorken sözleşmeden çekildikten sonra bu süre bir aya kadar gerilemiş durumda" dedi.     'DEVLETİN ÖNCELİKLERİ BAŞKA'   Bazı mahkemelerin kanuna aykırı olarak koruma kararı başvurusunda delil istediğini kaydeden Hediye Gökçe Baykal, "Sorun bu kararı alabilmekte başlıyor. Eskiye göre bu kararı almakta zorlandığımızı söylemek mümkün. Bununla birlikte koruma kararlarının da etkili şekilde uygulanmadığını görüyoruz. Karar ihlal edilirse yine şikayet süreci ve uzun yargılama süreci başlıyor yani hemen müdahale edilebilecek bir şey değil. Elektronik kelepçe uygulanmasını talep ediyoruz ama çoğu zaman yeterli elektronik kelepçe olmadığı için reddediliyor. Daha çok muhaliflere yönelik elektronik kelepçe kullanıldığı için başvurulara ret veriliyor. Devletin kadınları koruyamayacak kadar elektronik kelepçe alımında bütçesinin yetersiz olduğunu düşünmüyorum ama devletin öncelikleri başka" diye belirtti.     CEZASIZLIK POLİTİKALARI   Hediye Gökçe Baykal, kadın cinayetlerinin artışında en büyük nedenlerden birinin cezasızlık politikası olduğunu ifade etti. Faillerin iyi hal indirimi, haksız tahrik indirimi gibi gerekçelerle verilen cezaların da düşürülmesi ve infaz sistemi nedeniyle bu cezaların da cüzi bir kısmını kapalı cezaevinde geçirdiğini belirten Hediye Gökçe Baykal, "Failler genelde suç üstü yakalanıyorlar. Burada en önemli konu cezanın miktarı ve yapılan indirimler. Orada da toplumsal cinsiyet bakış açısının hakimlerde de olması gerektiğini, o bakış açısıyla davalara bakması gerektiğini düşünüyorum. Verilen cezalar, Türkiye'de yaşayan tüm kadınların güvenliği için verilmiş durumda. Hakimlerin kadın cinayetleri dosyalarında daha duyarlı olmaları gerektiğini hatırlatmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.   'AĞIRLAŞTIRICI NEDENE RAĞMEN İNDİRİM YAPILIYOR'   Haksız tahrik indirimlerinin toplumsal cinsiyet algısına dayandığını, faillerin de ceza indiriminden yararlanmak için bu yönde savunma yaptığını kaydeden Hediye Gökçe Baykal şunları söyledi: "Faillerin birbirinden duya duya 'Beni aldatıyordu, erkeklik gururumla oynadı' şeklinde klasik savunmalar yaptıklarını görüyoruz. Haksız tahrik indirimden yararlanmak için bu şekilde klasik savunmalar yapılmaktadır. Bunun çözümü mahkemelerin vereceği kararlar olacaktır. 'Aldatma' gibi savunmaların haksız tahrik sebebi olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Burada devlet politikaları da çok önemli. Yargının bu kadar siyasallaştığı bir dönemde hakimlerin devlet politikasından ari bir görüş bildirmesi kolay olmuyor. Özellikle kadın cinayetlerinde dosyalarında 'Takdir indirimi uygulanmasın' diyoruz. Kadına ya da eşe karşı cinayet işlenmesi Ceza Kanunu'nda ağırlaştırıcı sebep olarak  düzenlenmiş. Bu ağırlaştırıcı sebep varken bir de haksız tahrik indirimi gibi suçtan kurtulmaya yönelik uydurma olayların kararı esas olmaması gerektiğini düşünüyoruz."   'DEVLET POLİTİKALARI SAVUNMALARI ŞEKİLLENDİRİYOR'   Toplumsal cinsiyet algısının değişebilmesi için devlet politikasının da bu yönlü değişmesi gerektiğini belirten Hediye Gökçe Baykal, "Kadına karşı şiddet dosyaları bu kadar artmışken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ya da Sağlık Bakanlığı, halâ kadının ne şekilde doğuracağına ilişkin açıklamalar yapıyor. Buradan baktığımız zaman tabi ki balık baştan kokar demek lazım. Hem devlet politikaları hem toplumsal bilinç,  mahkemelerde yapılan savunmaları şekillendiriyor. Haksız tahrik indirimlerine baktığımız zaman mahkemelerin, sudan sebepleri haksız tahrik olarak değerlendirdiğini görüyoruz. Bu da toplumdaki algıdan kaynaklanıyor. Toplum neyse mahkemeye de o sirayet ediyor. Toplumsal cinsiyet algısında köklü bir değişimin olması gerekiyor” dedi.    AİLE YILINDA ŞİDDET SARMALI   "Aile yılı" kapsamında yapılan kampanyaların bir yandan kadınların ekonomik özgürlüğünü hedef aldığını, diğer yandan siyasi baskılar nedeniyle belediyelerin kadın sığınma evlerinin kapatılması nedeniyle kadınların ekonomik nedenlerle şiddetten uzaklaşamadığını ifade eden Hediye Gökçe Baykal, "Ekonomik özgürlüğü olmayan kadın da kendini koruyamıyor. Ya sığınma evine gidecek ki mevcut sığınma evleri yetersiz çünkü çok fazla şiddete uğrayan kadın var. Aileler de çoğu zaman ekonomik sıkıntılardan kaynaklı kabul etmiyor. Kültürel ve toplumsal kabuller de etken oluyor. Bu yüzden kadınların hayatlarına devam edebilmesi, şiddet sarmalında kopabilmesi için ekonomik özgürlüğünün sağlanması çok önemli ama Türkiye'de bu çok zor. İş Kanunu'na göre eğer kadın evlenirse bir sene içinde haklı sebeple iş akdini feshedip tazminat alabiliyor. Bu da 'Sen evlendikten sonra ailene bakmak zorundasın, ailene bakarsan ben sana tazminatını veririm' şeklinde kadın yönlendiriliyor" diye kaydetti.    MA / Sema Bingöl