İSTANBUL - Polis şiddeti nedeniyle erken doğan bebeğinin yaşam mücadelesi verdiğini aktaran Zeynep Yaman, "Doktor, bebeğin kalbinde ve beyninde sorun olabileceğini söyledi. Bebeğim daha doğmadan devlet şiddetiyle karşılaştı” dedi.
İstanbul'un Bayrampaşa ilçesinde 13 Temmuz’da piknikten dönen bir aile, araçlarındaki Kürtçe müzik gerekçesiyle polisin saldırısına uğradı. Darp edilerek gözaltına alınan aile üyeleri, çıkarıldıkları mahkeme tarafından “adli kontrol” şartıyla serbest bırakıldı. Kardeşlerden 7 aylık hamile olan ve polisin karnına tekme atması sonucu hastanelik olan Zeynep Yaman ise, sezaryenle doğum yapmak zorunda kaldı. Zeynep Yaman, Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden 16 Temmuz’da taburcu olurken kuvöze alınan 29 haftalık bebeğin hayati tehlikesi devam ediyor.
Bebeği yaşam mücadelesi veren Zeynep Yaman ve eşi Yunus Emre Yaman, yaşanılanlara dair ajansımıza konuştu.
POLİSİN KÜRTÇE TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ
Diyarbakır’dan ekonomik nedenlerden ötürü 2012 yılında İstanbul’un Bayrampaşa ilçesine göç ettiklerini belirten Zeynep Yaman (31), kuvözde yaşam mücadelesi veren bebeğiyle birlikte dört çocuğunun olduğunu söyledi. Olay günü yaşanılanları anlatan Zeynep Yaman, “Piknikten dönüyorduk. Saat 21.30 sıralarında arabamız seyir halindeyken polis bizi videoya aldı. Kardeşimde arabayı durdurup, neden videoya aldıklarını sordu. Bunun üzerine polis ‘neden yüksek sesle müzik’ dinliyorsunuz dedi. Kardeşim de ‘Arabada ses sistemi yok, bu ses yüksek değil. Eğer yüksek olduğunu düşünüyorsanız beni uyarabilirsiniz, neden bizi videoya alıyorsun’ tepkisinde bulundu. Tartışma devam ederken sivil giysili kişiler araya girdi. Polis olduklarını söylemeden olaya müdahil oldular. Kardeşimde ‘sen kimsin’ dedi. ‘Sen şimdi görürsün kim olduğumu’ tehdidiyle birlikte etrafımızı sardılar. Bir anda yüzlerce polis yığıldı. Düşmanca ve büyük bir kinle saldırdılar” diye belirtti.
ÇOCUKLARIN GÖZÜ ÖNÜNDE YAŞANDI
Anonsun ardından bölgeye yığılan polisin çocuk, yetişkin demeden kendilerine biber gazıyla saldırdığını söyleyen Zeynep Yaman, “Bu sırada 4-5 polis kardeşimi ters kelepçeleyerek yere yatırdı. Yerde kafasına ve gözüne vurmaya başladılar. Bu işkenceyi görünce dayanamadım ve kardeşimi bırakmalarını söylememle bir polis beni arkadan itti. Karnımın üzerine düştüm ve polis tekmeyle karnıma vurdu. Defalarca hamile olduğumu söylememe rağmen aldırış etmedi. Polis karnıma vurunca bebeğime bir şey olduğunu hissetim. 4-5 yaşındaki oğlumun gözleri önünde yaşandı her şey. Oda polise ‘anneme vurma, hamile’ diye ağlıyordu. Darp edilerek gözaltı aracına bindirildik. Arabayla götürülürken iki el silah sesi duydum. Çok korktum, kardeşlerimi öldürdüler sandım. Bu esnada eşim, ‘karım hamile onu itmeyin’ dediğinde polis cinsiyetçi hakaretlerde bulundu. Ters kelepçe yaptılar ve bu halimle saatlerce karakolda bekletildim” ifadelerini kullandı.
SALDIRI SONRASI MİZANSEN VİDEO
Daha sonra Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne götürüldüklerini söyleyen Zeynep Yaman, şunları belirtti: “Olay yerinde karnıma tekme atan polis, beni videoya aldı. Bu esnada da ‘iyi davranma’ rolü yaptı. Bende ‘Neden videoda iyi biriymişsin gibi yapıyorsun, madem bu kadar iyi birisin hamile olduğumu söylememe rağmen neden beni darp ettin ve niye karnıma tekme attın’ tepkisinde bulundum. İznim olmadan videoyu da, tepkide bulunduğum kısımları keserek sosyal medya üzerinden paylaşmışlar. Böyle yaparak gerçeği gizlemeye, kendilerini aklamaya çalışıyorlar ancak mücadelemden vazgeçemeyeceğim.
BEBEĞİN KALP ATIŞLARI KESİLDİ
Karakolda uzun süre bekledikten sonra fenalaştım. Bunun üzerine Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldım. Yarı baygın bir şekilde hastaneye götürüldüm. Hastanede iki kez bayıldım ve serum taktılar. Ardından hemen doğuma aldılar. Doktorlar yatışımı yaparak Non Stress Test (NST) testini yaptılar. Sancılarım giderek artmaya başladı. Bebeğin kalp atışları kesildi. Daha sonra anestezi doktoru geldi ve beni acilen ameliyata almaları gerektiğini söyledi. Önce ‘istemiyorum’ dedim çünkü bebeğim daha 29 haftalıktı ve bunu riske etmek istemedim. Doktor, ‘Seni ameliyat etmezsek ikiniz de öleceksiniz’ dedi. Bebeğim daha doğmadan devlet şiddetine maruz kaldı. Sonra beni ameliyata aldılar. Ameliyattan sonra uzun süre kendime gelemedim. Kendime geldikten sonra doktora bebeğimin neden erken doğmak zorunda kaldığını sordum. Doktor darbeden dolayı bebeğin plasentadan ayrıldığını, bu nedenle hemen ameliyata almak zorunda olduklarını söyledi. Daha bunun şokundayken sosyal medyada bebeğimle ilgili öldüğüne dair paylaşımlar gördüm ve o an yıkıldım. Bunlar bir anne için zor şeyler. İnsanlar bilgiyi teyit etmeden daha fazla tıklanmak için yalan yanlış bilgiler paylaşıyorlar. Yani bebeğim daha ölmemiş ama herkes öldüğünü paylaşmış. Ameliyatlı halimle aşağı kata inip, bebeğimi görmek istediğim söyledim. Hastane yetkilileri bebeğimin ölmediğini ve müşahede altında olduğunu söylediler. Ama gözümle görmek istiyordum. Doktorum geldi ve bebeğin ekstra bakıma ihtiyacı olduğu için küvezde olduğunu söyledi. Daha sonra bebeğimi gördüm 1 kg 200 grama düşmüş. Doktor, bebeğin ciğerlerinde, kalbinde ve beyninde sorun olabileceğini söyledi. Bebeğimin anne sütüne ihtiyacı olduğunu söyledi ama sütüm yok. Şu an tek istediğim hastanenin beni arayıp ‘Zeynep gel kızını al’ demeleridir. Tek umudum bebeğimdir.”
‘KÜRT OLUNCA HER ŞEY MÜBAH’
Tabur olduktan bir gün sonra (17 Temmuz) hastaneye gittiğini dile getiren Zeynep, Yaman, “Onu gördüğümde söylediğim tek şey ‘Özür dilerim seni koruyamadım’ oldu. O küçük kızın hakkı kimsede kalmasın istiyorum. Mücadelemi asla bırakmayacağım. Çünkü hiçbir suçumuz yoktu. Kürt olduğumuz için bize düşmanca saldırılar. Kürtçe müzik dinledik diye bütün emniyeti oraya getirenler bu ülkenin çocuklarını ve kadınlarını korumuyor. Sıla bebek tecavüze uğradı kimse hesap sormadı, her gün bir kadın cinayeti oluyor hangisinin hesabı soruldu, hani davada erkekler hak ettiği cezayı aldı. Zaten söz konusu Kürtler olunca her şey mübah oluyor bu ülkede. Yeri gelince ‘Türk-Kürt kardeştir’ diyorlar hani nerde kardeşlik? Sadece medya önünde ‘kardeşiz’ demekle olmuyor” tepkisinde bulundu.
‘HEPSİNDEN ŞİKAYETÇİYİZ’
Türkiye’de Kürtçeye dönük baskıların yeni olmadığını ifade eden Zeynep Yaman, “Bakırköy’deki çocuklar Kürtçe şarkı söylediği için öldürüldü. Gençlerimiz Kürtçe şarkı dinledi diye gözaltına alındı ve gözaltı aracında ‘Ölürüm Türkiye’ şarkısı dinletildi. Bunları söyleyince kimi sosyal medya çevreleri ‘bu ülkede kimse Kürtçe şarkı çaldı diye şiddet görmüyor’ diyerek polisleri aklamaya ve gerçeğin üstünü kapatmaya çalışıyor. Bu ülkede Kürtçe şarkı dinlediğimiz için darp edildik, bebeğimi kaybetmek üzereydim. Kürtçe şarkı açtığımız için videoya alındık, darp da edildik gözaltına alındık, her türlü zorbalığa maruz kaldık. Kürt diline yönelik bu düşmanlık bitsin artık. Bu muameleyi hak etmedik, hepsinden şikayetçiyiz. Psikolojik açıdan çok kötüyüm. Geceleri ansızın uyanıyorum ve bir daha uyuyamıyorum. Gözlerimi kapattığım gibi polislerin bize uyguladığı şiddet ve yaşadıklarımız gözlerimin önüne geliyor. İstemsizce ağlama krizleri geliyor. Bir yandan kızımın yokluğu, yanımda olamaması ve onu koruyamam beni derinden üzüyor. Şu anda kızımın kimliği var ama kendisi yok yanımda. Ona süt veremiyorum. Tüm bunlar benim için büyük bir acı” diye belirtti.
‘BARIŞA OLAN İNANCI ZEDELİYOR’
Kürt sorununun çözümü bağlamında bir sürecin yürütüldüğü ve barışın konuşulduğu bir ortamda Kürtçeye dönük düşmanlığı anlayamadığını söyleyen Zeynep Yaman, “Meclis’te Kürtçe konuşulunca mikrofonu kapatıyorlar. Kürt bir aile Kürtçe müzik açtı diye herkesin gözü önünde işkenceye maruz kalıyor. Yani devletin bu yaklaşımları barışa olan inancımızı zedeliyor. Kürt halkı her zaman barıştan yana oldu. Devlette samimiyse Kürt halkına yapılan bu uygulamaları cezasız bırakmamalıdır. Bu suçları işleyen polisler cezasız bırakılmamalıdır. Çünkü Kürtler yönelik baskılar cezasız kaldığı için bir barış olmuyor. Eşit hissetmemiz için gerçek bir adalet olması gerekiyor. Gerçek bir barış, adalet ve eşitlikle gelir” dedi.
‘VALİNİN AÇIKLAMASI GERÇEK DEĞİL’
İstanbul Valiliği’nin konuya dair yaptığı “Araçtan inerek kendilerini uyaran iki polis memuruna hakaret edip, fiziki saldırıda bulundular” açıklamasının gerçek olmadığına dikkat çeken Zeynep yaman, “Biz böyle bir olay yaşadık Vali bey bir kez arayıp bizi sormadı. Sadece işkence eden polislerin beyanına bakarak bizim taşkınlık çıkardığımızı açıklaması yapmış, bu asla gerçeği yansıtmıyor. Valinin kendinden haberi yok yalan yanlış açıklama yapıyor. Sizin polisiniz bizi dövdü, siz mağduru oynuyorsunuz dünyada böyle bir şey görülmemiştir. ‘Adalet’ diyeceğim ama Türkiye’de söz konusu Kürtlerle ilgili bir şeyse adalet mahkemelerdeki yazılardan ibaret sadece. O yüzden onları Allaha havale ediyorum” diye belirtti.
Zeynep Yaman, ayrıca süreç boyunca kendilerini yalnız bırakmayan kadınlar ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (Dem Partiye) yöneticilerine teşekkür etti.
‘KARDEŞLİK SÜRECİ BÖYLE Mİ OLACAK?’
Hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini söyleyen Yunus Emre Yaman da, şunları belirtti: “Bunları hak etmedik. Sadece Kürt olduğumuz için mi bu işkenceye maruz kaldık. Onların yaptığı işkenceden dolayı evladım şimdi yoğun bakımda canıyla uğraşıyor. Eşim evde kendi canıyla uğraşıyor. Hem bize ‘barışalım’ diyorlar hem de Kürtçe şarkı dinledik diye sokak ortasında şiddete maruz kalıyoruz. Barış olacaksa hepimiz bu ülkede hep birlikte eşti ve özgür yaşamalıyız. Ayrımcılık olmamalı. Devletin barış ve kardeşlik süreci böyle mi olacak? Ne eşimin ne de şuan yoğun bakımda olan çocuğumun hakkını aramaktan vazgeçeceğim. Mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim.”
MA / Esra Solin Dal