HABER MERKEZİ - Prof. Christian Bromberger, "Jin, jiyan, azadî" felsefesinin, kadın özgürlüğü ve bedeni üzerinde egemen olmak isteyen patriyarkal sisteme bir isyan olduğunu söyledi.
İran'da 2022'de Jîna Emînî'nin "örtünme kurallarına uymadığı" gerekçesiyle "ahlak polisi" tarafından katledilmesiyle başlayan eylemleri, İran sınırlarını aşarak kısa sürede kadın bedeni üzerinde kurulmak istenen tahakküme karşı küresel düzeyde bir direnişe dönüştü. Jîna Emînî protestoları sırasında en çok duyulan sloganlardan biri, "Jin, jiyan, azadî" oldu. Aynı zamanda kadın isyanına dönüşen eylemlere de adını veren "Jin, jiyan, azadî" sloganı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kadın özgürlükçü paradigmasının bir yansıması olarak, ortaya koyduğu direnişin simgesi haline geldi. Jîna Emînî'nin katledilmesinin üzerinden üç yıl geçti, ancak ne kadınların öfkesi son buldu ne de patriyarkal sistemin kadın bedeni üzerinde geliştirmek istediği politikalar.
Kadın saçı üzerinde yaptığı akademik çalışmalarla bilinen Fransız antropolog Prof. Christian Bromberger, konuya ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı. Bromberger, İran rejiminin kadın saçını bir cazibe unsuru olarak kabul ettiğini hatırlatarak, "Bu nedenle rejim tarafından kadın saçının görünmesi yasaklanmıştır; çünkü saçların görünmesi erkekleri kendine çekmek olarak görülür, bu rejime göre. Oysa Kur'an da saçların açık bırakılmasını yasaklayan tek bir ayet bile yoktur. Bu kural aslında tarihten gelmekte, doğrudan Kur'an'ın kendisinden değil" dedi.
'DİNLERE SONRADAN EKLENMİŞ'
Tarihsel olarak kadın saçının örtülmesinin dinlere göre farklılık gösterdiğini anımsatan Prof. Christian Bromberger, "Hristiyanlığa baktığımızda, 14'üncü Yüzyıldan itibaren Meryem'in tasvirlerinde saçları açıktır. Yine de gelenek, kadınları erkeklerin saldırılarından koruma amacını taşır. Yahudilikte ise 18'inci Yüzyıldan itibaren bazı evli kadınlar saçlarını tamamen kazıyıp peruk takmıştır. Bu, o dindeki kadın statüsünün çok güçlü bir sembolüdür. İslamiyet'te de aynı şekilde kadın saçının açık olmasına karşı herhangi bir Kur'an ayeti yoktur. Bu daha çok kültürel bir gelenek haline dönüştürülmüştür; kadın saçı cazibe unsuru kabul edildiği için örtülür" diye konuştu.
'ATAERKİL SİSTEMİN BİR SONUCU'
Kadın saçının örtülmesinin tamamen ataerkil sistemin bir sonucu olduğunu vurgulayan Bromberger, "Sadece Müslüman ülkelerde değil, dünyanın her yerinde aynı anlayış mevcut, ama Müslüman toplumlarda çok daha belirgin bir şekilde yaşanır. Örneğin, birçok yerde kadınların ibadet ederken örtünmesi gerektiği fikri yaygındır. Bunun asıl amacı, rablerine karşı teslimiyet göstermek içindir. Rab, hep sakallı bir erkek olarak temsil edilir; bu da göksel gücünü ve ihtişamını erkek olarak kadınlar üzerinde gösterir. Tarihsel olarak erkeklerin kadınları bir tür rakip görmesi ve onları sahiplenmek istemesi fikri hep egemendir. Bu yüzden saçın örtülmesi, kadının denetim altına alınmasının bir tür savunmasıdır. Bugün birçok yerde devam eden ve bir devlet politikası haline gelen bu anlayış, ataerkil sistemin kadının bedeni ve özgürlüğü üzerinde kurmak istediği denetim mekanizmasının sonucudur" ifadelerini kullandı.
'İKTİDARLARA KARŞI İSYANIN SEMBOLÜ'
Tarihsel olarak kadın saçının iktidarlara veya rejimlere karşı bir isyan sembolü olduğunu ifade eden Prof. Bromberger, "Evet, tarihsel olarak saç üzerinden kurulmak istenen bu denetleyici mekanizmaya karşı bir başkaldırı olmuştur. Günümüzde, kadınların saç üzerinden dayatılan bu kadınsı cazibe mitine boyun eğmeyi reddettiği örnekleri görüyoruz. Bu isyanlar hem papazların hem de mollaların kadınların bakireliğini ve özgürlüğünü denetleme girişimine karşı bir başkaldırıdır. Jîna Emînî'nin katledilmesinin ardından yaşanan ve bugün de devam eden eylemler, bunun göstergesidir. Başörtüsü, kadınlar üzerinde hep bir baskı aracı olarak kullanıldı. Bu sadece İran'da değil, farklı yerlerde ve farklı tarzlarda erkek egemen sistemin kadın üzerinde kurmak istediği anlayışın sonucudur. Müslüman ülkelerde ise biraz daha yoğundur. Türkiye örneği biraz farklıdır. Erdoğan ve çevresinde gördüğümüz gibi, başörtü veya kadınların örtünmesi yeniden teşvik ediliyor, hatta dini otoriteler tarafından bu dayatılıyor" şeklinde konuştu.
'JIN JIYAN AZADÎ, DİRENİŞİN SİMGESİ HALİNE GELDİ'
Diğer Müslüman toplumlara kıyasla son dönemde bu durumun Kürt toplumunda farklılık gösterdiğini söyleyen Prof. Christian Bromberger, şunları kaydetti: "Kürt kadınlarının uzun soluklu hak mücadelesi büyük gelişmeler yarattı. Kürt toplumunda hem İran hem Türk hem de diğer rejimlere karşı savaşan kadın savaşçılar var. Bu mücadele aynı zamanda kendi kimlik mücadelesini de içeriyor. Buna rağmen Kürt toplumunda da başörtüsü veya saçın örtünmesi durumu hala mevcut. Burada da kadın saçı, erkekler tarafından güçlü bir cazibe sembolü olarak görülür. 'Jin, jiyan, azadî' sloganı, kadın saçının örtülmesi ve başörtüsü diktasına karşı direnişin ve haykırışın simgesi ve sloganı haline geldi."