İSTANBUL - PKK’nin büyük bir adım attığını ve barış meselesinin tüm topluma sorumluluklar yüklediğini belirten Eşber Yağmurdereli, “Barış sürecinde asıl sorumluluk devlete geçmiştir” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki tarihi çağrısıyla başlayan süreç yeni bir aşamaya girdi. Çağrıdan sonra PKK, 1 Mart’ta tek taraflı ateşkes ilan etti, 12 Mayıs’ta ise topladığı 12. Kongresi’nin kararlarını kamuoyuyla paylaşarak, çalışmalarını durdurduğunu deklare etti.
Yazar, gazeteci, oyuncu, sanatçı, gazeteci, akademisyen, hukukçu ve aydınların aralarında olduğu birçok kesim devlete ve hükümete adım atma çağrısında bulunuyor. Yine Avrupa Birliği (AB), ABD ve dünyanın büyük bir kesiminden PKK’nin açıklamasına deste geldi.
PKK’nin kongre kararlarını değerlendiren hukukçu ve yazar Eşber Yağmurdereli, PKK’nin silah bırakarak çok büyük bir adım attığını belirterek, sıranın devletin adım atmasında olduğunu vurguladı.
‘SÜRECİN EN ÖNEMLİ AKTÖRÜ ÖCALAN’DIR’
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrıdan sonra PKK’nin kongresini gerçekleştirdiğini anımsatan Yağmurdereli, Devlet Bahçeli’nin bu süreci başlattığı algısının yanlış olduğunu ifade etti. Yağmurdereli, “Bu sürecin en önemli aktörü Abdullah Öcalan’dır. PKK’nin ilk kuruluşundan beri ortak mücadele fikri zaten vardı. Zaman içerisinde birçok kez barış girişimleri oldu fakat her seferinde bir provokasyonla sonuçlandı. Örgüt bu anlamda çok bedel verdi. 2013'te hükümetle Öcalan arasında görüşmeler oldu. Şimdi yine böyle önemli bir eşikteyiz” dedi.
‘ORTAK VATANI GÜÇLENDİRMEK’
Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazın devleti böyle bir sürece zorladığını kaydeden Yağmurdereli, “İsrail’in Ortadoğu'daki yayılmacı politikalarının içinde Anadolu’ya girme fikrinin olduğunun anlaşılması, Türkiye’yi PKK’yle anlaşmaya zorladı. Kürtler olmadan Güney sınırını koruyamayacaklarını anladılar. Bu nedenle Kürtlerle anlaşma yoluna gittiler. Bunun üzerine örgütün yılladır sözünü ettiği barış, silahsızlanma meselesi gündeme geldi. Devletin resmi ağzına bakıldığı zaman sanki ‘PKK sıkışmış ve silah bırakıyor’ gibi lanse ediliyor. Ama örgüt başından beri silah bırakacağını söylemiş ve girişimleri de olmuştu. 1999-2000 yılında Abdullah Öcalan savunmasında, ‘Benim devletle bir derdim yok, benim derdim demokrasidir’ dedi. Yani tam o günkü ifadeyi bugün de kullandı. Bu da eşit yurttaşlık statüsü ve ortak vatanı güçlendirmektir. PKK’nin bildirisinin anlamı ve hedefi budur” diye belirtti.
‘PKK BARIŞIN İLK ADIMINI ATTI’
PKK’nin çok önemli bir adım attığını vurgulayan Yağmurdereli, bundan sonrasında Türkiye’de bir değişimin yaşanması için devlete büyük sorumluluk düştüğünü söyledi. Savaşın bitmesinin barış anlamına gelmediğini dile getiren Yağmurdereli, “PKK silah bırakmakla barışın ilk adımlarını ekti. Savaşın kesildiği gün barış başlamaz. Barış ve savaş diyalektiğinde bir süre vardır. Bu süre savaşın tam bütünüyle iradesini ve rızasını barışa teslim ettiği anda barış ortaya çıkar. Türkiye’de barışın henüz ilk aşaması kaydedilmiştir. Dolayısıyla barışa ulaşmamız için daha çok yol kat etmemiz gerekecek. Barış zordur ama halklar kendi iradesiyle bu zorlukları aşacaktır” diye konuştu.
‘SİYASİ TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILMALI’
Türkiye’de gerçek bir barış sürecinin başlaması için öncelikle Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğinin altını çizen Yağmurdereli, “Devletin acil olarak yapması gerekenler; Öcalan özgür olmalı. Cezaevindeki hasta tutsaklar başta olmak üzere diğer siyasi tutsakların serbest bırakılması lazım. Kayyım politikasının son bulması ve seçilmiş insanların görevlerine iade edilmesi gerekiyor. En önemlisi de halkın barış fikrinin doğru bir ortamda yaşamda kökleşmesi ile mümkündür. Barışın devamlı hale getirilmesinin kurucusu da Abdullah Öcalan'ın kendisidir. Öcalan söylediği için örgüt silahlı mücadeleyi bıraktı. Barışın ilerlemesi yine Öcalan’ın taşıdığı sorumlulukla ilgilidir” ifadelerini kullandı.
‘ACİLEN YASAL DÜZENLEME YAPMALI’
Devlet’in silah bırakacak PKK’lilere dönük acilen bir yasal düzenleme yapması gerektiğini vurgulayan Yağmurdereli, “Devlet, silahını bırakan insanların normal hayata dönmeleri için acil düzenleme yapmalı. Kürt halkının taleplerini devlet bizzat karşılamalı. Savaşın getirdiği bilinen veya bilinmeyen, görünen ve görünmeyen birçok hukuki olumsuzlukların ortadan kaldırılması gerekiyor. Anti demokratik durumların ortadan kaldırılması ve yerine demokratik bir ortamın oluşturulması epey zaman alacak. Çünkü devletin demokratikleşmesi örgütün silah bırakmasından çok daha zordur. Bu nedenle devlet en kısa zamanda kendini barış ortamına göre yeniden organize etmek zorundadır” şeklinde konuştu.
‘MEDYA BARIŞ DİLİNİ KULLANMALI’
Barış ve çözüm ikliminin konuşulduğu bir süreçte medyanın kışkırtıcı dili bırakarak barış dilini kullanması gerektiğini belirten Yağmurdereli, “Medya demokratik zemine çekilmeli. Artık Türkiye medyası savaş ve kışkırtıcı dilden vazgeçmeli. Halen bu dilden vazgeçmiş değil. Bir taraftan PKK'nin silah bırakmasını işlerken bir taraftan da PKK’nin bu adımını kamuoyunu tereddütte bırakarak ortamı bulandırıyor. Barış sürecinde asıl sorumluluk devlete geçmiştir. Devlet kendi ortamını kullanarak bu tarihi fırsatı, barış ortamının hukuki, toplumsal ve sosyolojik alt yapısını hazırlamak zorundadır. Bunu bekliyoruz” dedi.
‘TÜM TOPLUM SORUMLUDUR’
Türkiye’de barış meselesinin sadece PKK ile devlet arasında bir mesele olmadığına işaret eden Yağmurdereli, demokrasi ve barış meselesinin tüm toplumu ilgilendiren hayati bir mesele olduğunu vurguladı. Toplumun tüm kesimlerinin devreye girmek zorunda olduğunu kaydeden Yağmurdereli, “Artık barış meselesi tüm toplumu ilgilendirir. Bunun için Türkiye’de bulunan aydın ve sanatçılara büyük bir görev düşmektedir. Onlar bugüne kadar ki tutarlı olmayan barış meselesindeki tavırlarını çok daha ciddi bir program içinde topluma sunmakla sorumludurlar. Barış meselesi sadece siyasete bırakılacak kadar basit bir şey değildi” diye belirtti.
‘HERKES DESTEK VERMELİ’
Yağmurdereli, devamla şunları söyledi: “Türkiye’de silahlar susmuştur barışa güç verme zamanıdır. Toplumun tüm kesimleri barışa destek vermeli. Sonuçta örgüt silah bıraktı ama zaten her zaman silahı bir hedef olarak değil, bir araç olarak görmüştür. Kürt halkı büyük oranda kendi feodal alışkanlıklarından vazgeçerek bir devrim yaptı. Bugün Kürt kadını kendini her alanda kanıtlamıştır. Özellikle barış süreçlerinde Kürt kadınlarının büyük rol oynadıklarını görüyoruz. Bugün parlamentoda 60 tane vekil varsa bunlardan 30 tanesi kadındır. Türkiye’de hiçbir partide bu kadar kadın aktif olarak yer almıyor. Bu kadar yıllık bir mücadele Kürt kadınlarını özgürleştirdi. Kürt kadınları artık özgür bireylerdir. PKK özgürleştirdi ve feodalizmi bitirdi. Bu nedenle PKK için artık silahlara geri dönmek yoktur. Abdullah Öcalan’ın deyişiyle; silahla eylem ‘cinayettir’ ve örgüt bu cinayeti işlemeyecektir. Barış öyle bir şeydir ki herkese boyun eğdirir.”
MA / Esra Solin Dal