İSTANBUL - Sürece dair demokratik çözüm noktasında sorumluluk alacaklarını belirten EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, "Ne barış ne demokratikleşme kendiliğinden gelecek. Bunun için Türk, Kürt, işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesine ihtiyaç var" dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ardından Kürt sorununun çözümüne dair süreç tartışılmaya devam ediyor.
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, Öcalan’ın çağrısı ve ardından yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi. Aslan, Abdullah Öcalan'ın çağrıyla çatışmalı sürece son verdiğini belirterek, "Çağrı, Kürt sorununun demokratik siyaset zemininde demokratik halkçı temelde çözümüne alan açması yönüyle son derece önemli buluyoruz" dedi.
EŞİT HAKLAR TEMELİNDE ÇÖZÜM
Çatışmalı sürecin her iki ulustan on binlerce insanın yaşamına, savaşa yüz milyarlarca dolar harcanmasına mal olduğunu ifade eden Aslan, "Türk ve Kürt ulusundan Türkiye halklarının insan kaynakları başta olmak üzere maddi, manevi, moral kaynaklarını tüketerek gelişme dinamiklerini kötürümleştirmiştir. Tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahipliği ve onların politik iktidarları yıllar yılı şoven milliyetçi temelde kışkırttığı çözümsüzlüğü işçi sınıfı, ezilen ve sömürülen kitleler ve ezilen bir ulus olarak Kürtler aleyhine bir silah olarak kullanmış, ülkemizi bir 'sömürü cenneti' haline getirmek anlayışıyla hareket etmiştir. Elbette ki Ortadoğu'da bölgesel hegemonik bir güç olma hayalleri de buna eşlik etmiştir. Kürt sorununun eşit haklar temelinde demokratik halkçı bir çözüme kavuşması en başta bu gidişatı sonlandıracak olması; yani halklar arası gerçek temelde bir eşitliği sağlayacağı ve emek / sermaye arasındaki çelişkiyi rafine hale getirerek doğal mecrasına oturtacağı yönüyle önemli ve değerlidir" diye konuştu.
'DEVLETİN ADIM ATMASI İÇİN ZORLANMASI GEREKİYOR'
"Tek adam rejimi, Cumhur ittifakı ve devleti böyle bir süreci başlatmaya sevk eden nedir?" diye soran Aslan, "Nitekim Öcalan buradan gelen talep üzerine bu çağrıyı yapmıştır. En başta Ortadoğu olmak üzere iç ve dış politik gelişmelerin yalnızca tek adam rejimini değil, devleti de bir açmazla karşı karşıya getirmiş olması böyle bir sürecin başlatılmasında başat bir rol oynamıştır. Zorunluluklar… Bu nedenledir ki iktidar, devlet ne dersek diyelim karşı taraf sorunun gerçek temelde çözümü yerine tasfiyeci bir yaklaşımla hareket etmektedir. Eskiden silahalar çatışma 'terör' gerekçe edilirdi; şimdi PKK silahlı mücadeleyi sonlandırmanın ötesinde bir örgüt olarak kendini feshetti, öyleyse sorun nedir? Görmek isteyen açısından her şey ayan beyan ortada; üstelik göze sokarcasına. Öcalan başta olmak üzere Kürt özgürlük hareketinin Türkiye'nin demokratikleşmesi, 'demokratik toplum inşası' dediği süreci, tek adam rejimi ve Cumhur ittifakıyla devlet cenahı 'terörsüz Türkiye' mottosuyla tanımlıyor. Belirtmek gerekirse bu durum, içine girilen bu sürecin önemini ve değerini hiçbir biçimde eksiltmiyor. Tersine bu sürecin müzakere olduğu kadar aynı zamanda bir mücadele süreci olduğunu hatırlatıyor. Yani devletin atması gereken ve fakat atmak istemediği adımları atması için zorlanması gerekiyor. Bu momentumda Türkiye'nin emek, demokrasi ve ilerici güçlerinin Kürt halkını ve demokratik hareketini yalnız bırakmaması, destek olması gerekiyor. Aynı şekilde Kürt siyasi hareketinin de bu süreçte temel müttefikinin ve ittifakının Türkiye'nin bu güçleri olduğu gerçeğinden hareket etmesi gerekir" diye konuştu.
DEVLETİN ATMASI GEREKEN ADIMLAR
Devletin adım atması gerektiğini belirten Aslan, "Devletin atması gereken adımlara gelince. DEM Parti ve diğer Kürt siyasi aktörlerinin de belirttiği gibi, Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesi, sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için yasal altyapının oluşturulması, oluşturulacak komisyon aracılığıyla TBMM'nin devreye girmesi gibi taleplerin behemehal koşulsuz yerine getirilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararları hemen uygulanmalı, ayrımsız genel bir siyasi af çıkartılmalıdır. Bizce umut hakkından öte Öcalan'ın durumu genel bir siyasi afla çözüme kavuşturulmalıdır. Öcalan’ın sorunun çözümü konusunda başat bir rol oynadığı gerçeğinin üzerinden atlanmamalıdır" diye belirtti.
'SORUMLULULUKLA HAREKET EDECEĞİZ'
Sürece karşı temkinlilik durumunu elden bırakmamak gerektiğini sözlerine ekleyen Aslan, "Devlet ve hükümetin işi ağırdan aldığı bir vakıadır. Bir gözleri hep Ortadoğu ve Suriye'deki-Rojava'ya yönelik gelişmelerde. Ve şimdi İsrail'in İran'a yönelik saldırgan tutumu ve buradaki gelişmelere bağlı olarak pozisyonlarını yenileyecekler açıktır. Tüm bölgede Kürde daha azını dayatacaklar. Bu gibi gelişmelere hazırlıklı olmak gerekir. Bu işin bir yanı. Bu süreçte en önemli güçlüklerden biri de geçmişin her iki halkta açtığı yaraların, acıların, kırgınlıkların giderilmesidir. Bunun için kitleler arasında bu konunun sağlıklı bir temelde ele alınıp tartıştırılması gerekli. EMEP bugüne kadar olduğu gibi bu süreçte de sorunun Kürt halkının talepleri doğrultusunda demokratik halkçı bir çözüme kavuşturulması için üzerine düşen sorumlulukla hareket edecektir. Sadece EMEP'e değil, tüm demokrasi güçlerine düşen görev ve sorumluluk Kürt sorunun demokratik halkçı çözümü konusunda iktidar üzerinde baskıları artırmak ve adım atması için zorlamaktır" şeklinde konuştu.
'BİRLEŞİK MÜCADELEYE İHTİYAÇ VAR'
Aslan, sözlerini şöyle tamamladı: "İktidar ve ortakları, ülkeyi yönetenler yaşanan süreç karşısında adım atmalıdır. Barışı toplumsallaşması için adım atması gereken tarafın iktidar olduğunun altını bir kez daha çizmek isteriz. Ama şunun unutmamak gerekiyor, Kürt halkının iradesiyle seçilmiş Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) belediye başkanlarını görevden alarak yerine kayyım atayan, şimdi bunu batıya yayarak sürdüren, CHP belediyelerine yapılan operasyonlar, görevden almalar, kayyım atamalar, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) operasyonları, gazeteci tutuklamalarını düşündüğümüzde sürecin hiç kolay olmayacağı açıktır. Evet, müzakere yapılabilir ama esas olarak dünkünden daha fazla, daha kitlesel ve ortak bir mücadeleye ihtiyaç var. Ne barış ne demokratikleşme kendiliğinde gelecek. Bunun için Türk-Kürt işçi ve emekçilerin birleşik bir mücadelesine ihtiyaç var."
MA / Ömer İbrahimoğlu