İSTANBUL - Türkiye'nin en büyük ihtiyaçlarından birinin barış olduğunu belirten Meral Danış Beştaş, “Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’ye ‘İç sorunlarını çöz’ diyor. Biz Üçüncü Yolu temsil ediyoruz. Ortadoğu'nun demokratik bir kimliğe bürünmesini savunuyoruz” dedi.
HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Ortadoğu’daki gelişmelerin, Türkiye’ye ‘kendi içini sorunlarını çöz’ dediğini ifade ederek, iktidarın süreci ağırdan aldığı yorumalarına dair, “Bu konuda ağırdan alma hali var. Tam kararsızlık da diyemiyorum. Dışarıda bekle-gör gibi bir politika seziliyor. Ama orada da bir tartışma olduğunu duyuyoruz” dedi.
Hakların Demokratik Kongresi (HDK), 3 Kasım 2024 tarihinde gerçekleştirdiği 13’üncü Olağan Genel Kurul’da onurlu bir barışın inşası için bir dizi çalışma ve program önüne koydu. Bu kapsamda halk toplantıları, buluşmalar, konferans ve paneller gerçekleştiren HDK, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile birlikte barışın toplumsallaşması için çalışmalarını daha da arttırdı.
HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, yürüttükleri çalışmaları, devletin atması gereken adımları ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri ajansımıza değerlendirdi.
TÜRKİYE’NİN SORUNLARINDAN BİRİ BARIŞ
HDK’nin Kasım ayında gerçekleştirdiği 13’üncü Olağan Kurul’da barışın inşası ve toplumsallaşması için planlamaya gittiklerini anımsatan Meral Danış Beştaş, bu kapsamda da 8-9 Şubat'ta uluslararası bir konferans düzenlediklerini söyledi. Yanı sıra birçok kent, bölge ve merkezde “Barışı Konuşuyoruz” buluşmaları gerçekleştirdiklerini belirten Meral Danış Beştaş, bu buluşmaların tek taraflı sunum değil karşılık görüş alışverişi yapılarak gerçekleştirildiğini dile getirdi. Türkiye’deki en büyük ihtiyaçlarından birinin barış olduğunu vurgulayan Meral Danış Beştaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 1990’lı yıllardan bu yana Kürt sorununu şiddetsiz yöntemlerle çözmek istediğini söyledi.
Toplumun sürece nasıl baktığı ile ilgili Meral Danış Beştaş, şunları belirtti: “Doğrusu toplumun farklı katmanlarında farklı şekillerde dile geliyor. İlk dikkatimi çeken meselelerden biri güvensizlik. Bize değil iktidara bir güvensizlik ifade ediliyor. Kaygılı bir yaklaşım var. Bir yandan büyük bir istek ve çaba var ama diğer yandan da kafalarının köşesinde bir kaygı olmadığını söyleyemem. Kaygılı olmaları iktidarın yönetme biçimi ve yaptıklarıyla ilgilidir. Somut örneklemek gerekirse; 2015'ten bugüne kadar bir çökertme planı devreye sokuldu. Sonrasında Suruç Katliamı, 10 Ekim Katliamı oldu. 7 Haziran seçimleri iptal edildi. Eş genel başkanlarımızın içinde olduğu milletvekili grubunda olan bizler tutuklandık. O günden bugüne deyim yerindeyse sıkıyönetimi aşan bir süreç yaşandı ve bunlar Kürt halkının hafızasında yaşıyor. Hala cenazelerini arayan aileler. Hasta tutsak yakınları var. Sudan sebeplerle haklarında dava açılan 10 binler var. Bunun gibi birçok olgu tabii ki bu kaygıyı ve güvensizliği besliyor.”
ABDULLAH ÖCALAN’IN ÇAĞRISI
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısına uluslararası kamuoyundan gelen desteğe dikkat çeken Meral Danış Beştaş, “Sadece devletler düzeyinde değil, toplumlar düzeyinde de destek buldu. Bugün dünyanın dört bir yanından filozofların, akademisyenlerin, Nobel ödüllü insanların çözüme ve barışa destek verdiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Ama Türkiye'de ne yaşanıyor? Toplumun bir kesimi yine düşman ilan ediliyor. CHP'li belediyelere yönelik atanan kayyumlar, tutuklamalar, her söz kuran insanın cezaevi tehdidiyle karşı karşıya kalmasıyla bir kutuplaştırma siyaseti yürütülüyor. Bunun illa bize yönelik olması gerekmiyor. Sonuçta Türkiye toplumunun tamamı bu sürecin tarafıdır. Bu süreçte sadece HDK, DEM Parti, Abdullah Öcalan ya da AKP-MHP olmamalı. Herkes olmalıdır. Çünkü bu süreç hepimizin hayatını etkileyecek bir süreç. Yaptığımız toplantılarda ‘Bu kadar baskı uygulayan, bu kadar yargıyı araçsallaştıran, halk iradesini tanımayan bir iktidardan ne bekliyorsunuz?’ deniliyor. Bizim için barış ve demokratik toplum mücadelesi asla birbirinden ayrı düşünülemez. Tek başına barış olamaz. PKK kendini feshetti. ‘Bu silahlı isyanı doğuran sebepler orta yerde durursa, demokrasizlik devam ederse nasıl çözüm olacak’ diyeceğiz. Biz herkes için adalet, herkes için demokrasi ve herkes için hak özgürlük mücadelesi yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.
SÜREÇ HALKLARLA YÜRÜR
İktidarın CHP ve diğer muhalefete yönelik bir baskı politikası uyguladığını belirten Meral Danış Beştaş, “Bu baskılar HDK’ye de yapıldı. Operasyonlar oldu. 30 arkadaşımız tutuklandı. Şu anda 11 arkadaşımız hala cezaevinde. Buna benzer uygulamalar da sürece dair güvensizliği besleyen sebepler. Fakat bu saldırılar bizi yolumuzdan alıkoymadı, koyamaz. Çünkü barışı, mücadele edecek bir değer olarak görüyoruz. Bu baskılarla toplumun farklı kesimlerine ‘gitmeyin, çalışmayın, örgütlenmeyin’ mesajı vermeye çalışıyorlar. İktidar kendisine biat, tabi bir yurttaş topluluğu istiyor. Mücadelesizlik, dirençsizlik ve talepsizlik dayatılıyor. Bir adalet mücadelesine karşı dahi saldırı, gözaltı ve tutuklamalar var. Örneğin Fatih Altaylı tutuklandı. Kendisine fikir olarak yakın değilim. Ama Fatih Altaylı düşüncesi, eğilimi, bağlılığı ne olursa olsun gazeteci kimliğiyle tutuklanmıştır. HDK olarak bunların karşısında duruyoruz. Sonuç olarak bu süreçler sadece iktidarla değil halklarla yürütülür. Bütün yurttaşlar hedef kitledir ve bu masanın etrafındadır. Herkesin görüşünün değerli ve önemli olduğuna inanan bir yerden yaklaşıyoruz. Toplumun rızası çok hayati önemdedir” diye belirtti.
KOMİSYON TEMMUZ’DA ŞEKİLLENECEK
Meclis’te kurulması gündemde olan komisyona da değinen Meral Danış Beştaş, “Diyalog ve müzakere süreçlerinde görüşmelerin varacağı noktalar vardır. Bir de yasal değişikliklerin yapılması gerekiyor. Buradaki adres Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Sayın Öcalan da bunu söylüyor. Komisyona dair ‘nasıl kuralım, kaç kişiden kuralım, karar yeter sayısı nasıl olsun, ne zaman çalışmaya başlasın’ gibi birçok başlık var. Bunların hepsi değerlendirilecek. Önce bir iradenin ortaya çıkması lazım. Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla İYİ Parti hariç buna karşı çıkan parti yok. Komisyon bir an önce kurulmalı. Bu hafta içinde olmasını bekliyoruz ve Temmuz ayı içinde şekillenecek diye bekliyoruz. Ondan sonra hangi değişikliklerin gündeme geleceğini peyderpey konuşuyor olacağız” dedi.
YARGI MEKANİZMASI DEĞİŞMELİ
Sürecin başarıya ulaşması için yargı mekanizmasının değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Meral Danış Beştaş, “Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) atamalarının adil olması gerekiyor. Demokratik bir anayasa diyoruz. Ana dilinde eğitim, yerel yönetimin güçlü bir şekilde yaşama geçmesi, kamusal alanda bütün dillerin kullanılabilmesi, yer isimlerinin değişmesi gerekir. Terörle Mücadele Kanunu gibi kanunların değişmesi gerekir” diye belirtti.
AKP İKTİDARININ TUTUMU
MHP’nin toplumla buluşma kararını olumlu gördüğünü ifade eden Meral Danış Beştaş, iktidarın sürece dair hızlı hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. “İktidarın neden ağır hareket ettiği” sorusuna Meral Danış Beştaş, şu yanıtı verdi: “Bu konuda bir ağırdan alma hali var. Tam kararsızlık da diyemiyorum. Dışarıdan ‘bekle-gör’ gibi bir politika seziliyor. Ama orada da bir tartışma olduğunu duyuyoruz. Basına da yansıyor. Temmuz ayında Meclis 1 Ekim’e tatile girecek. O süre çok önemli bir zaman dilimi. Bütün parlamento grupları ve il ve ilçe örgütleri bu konuda çalışma yapmalılar. Toplumun rızası derken bunu tek başımıza yapalım iddiasında değiliz. Bütün partilerin bu çalışmaları yürütmesi lazım. Olumsuz yaklaşanların da bence bunun karşılığında bir siyasi beklenti ve karşıtılık üzerinden nemalanma halleri var. Bence onlar da hüsrana uğrayacak.”
ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE
Meral Danış Beştaş, son olarak Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinerek, şöyle devam etti: “Yaşanan gelişmeler Türkiye’ye ‘kendi içini temizle, sorunlarını çöz’ diyor. ‘Temizlemeyi’ bir metafor olarak söylüyorum. Ortadoğu hakikaten son yüzyıllarda ilk defa bu kadar vahim boyutlarda ve bir çalkantı yaşıyor. Korkunç bir ortam. Egemen devletler, bu toprakları yeniden nasıl şekillendireceklerinin hesapları içindeler. Kesinlikle ne İsrail ne de İran'dan yana değiliz. Olmak zorunda da değiliz. Bizim bakacağımız şey oradaki yönetim şekilleridir, halklara yaklaşımıdır ve insanlık değerleridir. Bu meseleye buradan yaklaşırız. Dün İran’da iki Kürt genci idam edildi. İran’da halka zulmeden bir rejimden söz ediyoruz. İsrail de Gazze’de soykırım uyguluyor. Ortadoğu'nun demokratik bir kimliğe bürünmesini savunuyoruz. Kürtler ‘İsrail'den yana olsun’ gibi bir propaganda var. Biz Üçüncü Yolu temsil ediyoruz. İki tarafa da yaslanmak zorunda değiliz. Bu yönüyle savaş bölgelerinde yaşayan halkların bu haksızlığa boyun eğmemesi de çok önemli. Mesela önemli gelişmelerden bir tanesi de geçen hafta İsrail’de yaşandı. İran'a saldırı olmadan önce İsrail'de yüzbinlerin katıldığı bir protesto yürüyüşü yapıldı. İsrailliler Gazze'ye yönelik saldırılara karşı kendi ülkesini protesto ediyor. Bu yönüyle halkların bulundukları yerden yapacakları çok şey var.”
MA / Melik Çelik