ANKARA - Meclis’teki komisyon toplantısında konuşan HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, Abdullah Öcalan hakkında AİHM’in verdiği karara işaret ederek, “‘Umut Hakkı’nın uygulanması aynı zamanda hukukun uygulanmasının bir gereğidir” dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü aynı zamanda Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te süreçle ilgili kurulan komisyonun toplantısında konuştu.
“Tarihi” olarak nitelendirdiği komisyonun 100 yıllık inkar politikası sonucu ortaya çıkan antidemokratik sistemden demokratik sisteme dönüşümün başlangıç adımı olabileceğini belirten Meral Danış Beştaş, konuşmasında şunları belirtti: “Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi değildir. Kürtlerin, Kürt halkının hukuk kapısından girmesi Türkiye'nin tüm yurttaşlarının demokratik bir hukuk rejimine kavuşması anlamına gelecektir. Bizce bu komisyonun görevlerinden bir tanesi de mevcut mevzuat hükümlerinin, kanunların uygulanması noktasında irade göstermek ve kararlılığını ortaya koymaktır. Çünkü yasal değişiklik önerileri yapacağız. Bunu, önümüzdeki günlerde daha yoğun çalışacağız. Ama mevcut yasaların uygulanması, anayasanın uygulanması konusunda çok önemli görevlerimiz olduğu kanaatindeyiz. Örnek vermek gerekirse şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmadığı bir hukuksal ve siyasal iklimde yaşıyoruz. Herkesin bildiği üzere önceki dönem eş genel başkanlarımız Sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016'dan beri cezaevindeler ve onlar hakkında iki defa hatta üç defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 18. madde ihlal kararı vererek derhal serbest bırakılmaları gerektiği yönünde kararlar verdi. Bu kararlar aynı zamanda Kobanê davasında yargılanan tüm arkadaşlarımız için de geçerli. Öncelikle bu kararların uygulanması gerekiyor.
‘UMUT’ HAKKI KARARI UYGULANSIN
Tabii ki sadece Demirtaş ve Yüksekdağ değil aynı zamanda yine Mine Özer'den Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Leyla Güven ve daha yüzlerce siyasi sebeplerle içeride olan arkadaşlarımız için de aynı kararlar söz konusu. Komisyonun bu konuda inisiyatif almasını, irade ortaya koymasının önemli olduğunu vurgulamak isterim. Diğer yandan yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları demişken yani şu anda çok önemli bir tarihsel olanakla ve sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzu hepimiz farkındayız. Sayın Öcalan bu konuda azami düzeyde bu sürecin sağlıklı ve başarıyla sonuçlanması için büyük bir çaba içindedir. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarıyla ilgili defalarca taleplerde bulunuldu. Buna dair çalışmalar devam edecek ama yasaları ve kararları anlattığım için umut hakkına atıfta bulunmak isterim. Türkiye'den yapılan başvurularda Abdullah Öcalan davası 18 Mart 2014 tarihinde karar verildi. ‘Umut Hakkı’nın uygulanması aynı zamanda hukuk uygulanmasının bir gereğidir. Bunu da özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum.
KAYYIM UYGULAMALARI SONLANDIRILMALI
Diğer çok önemli bir mesele kayyım uygulamaları. Üç dönemdir belediyelerimize kayyım atanıyor. Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ve demokratik bir toplumu inşa etmenin temel hareket noktalarından bir tanesi de halk iradesine duyulacak saygı ve kayyım uygulamalarının sonlandırılmasıdır. Sayın Öcalan'ın çözüm sürecinde ifade ettiği gibi Kürtlerin hukukla tanışması Türkiye demokrasisinin kapısını tüm halklara açacaktır. Bu süreç yalnızca Kürt halkının değil, işçilerin, kadınların, gençlerin, Alevilerin, göçmenlerin ve tüm ötekileştirilen kesimlerin hukukla yeniden buluşmasını sağlayacaktır.
HEPİMİZİN ORTAK SORUMLULUĞU
Bu komisyon sadece bir diyalog platformu değil, aynı zamanda somut adımların atıldığı, atılacağı bir çözüm zeminin olmasını temenni ediyoruz. Türkiye'nin tüm halklarıyla, tüm yurttaşlarıyla barış içinde adil ve demokratik bir geleceği inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğun ağırlığıyla çalışmalarımızı yürüteceğimize inanıyoruz.
YENİ BİR DİL İNŞA ETMELİYİZ
Aidiyet meselesi, demokratik bir entegrasyonla mümkündür. Parçalanarak teslim olmak değildir. Demokratik entegrasyon, bütünlüğü koruyarak entegre olabilmektir. Diliyle, kimliğiyle, kültürüyle bunu yapmaktır. Aynı zamanda hiçbir toplumsal kesimin bu komisyonun çalışmalarının dışında bırakılmaması, mümkünse Türkiye'de 86 milyon yurttaşın aslında fiziken bunu yapamayacağımızın farkındayız ama yapacağımız çalışmalarla atacağımız adımlarla, şeffaflığı sağlayarak daha çok kapsayıcı bir yöntemle komisyon çalışmalarını sürdürmemiz gerektiğine inanıyoruz ve en önemli hususlardan biri de yeni bir dili inşa etmemiz gerekiyor. Saygın bir dili inşa etmemiz gerekiyor.”