İSTANBUL - İranlı oyuncu Shaghayegh Norouzi, 3'üncü yılını geride bırakan "jin, jiyan, azadî" direnişi sonrası kadınların özneye dönüştüğünü belirterek, "Kadınlar artık değişimi beklemiyor, inşa ediyor" dedi.
İran'da Jina Emînî'nin katledilmesinin üzerinden 3 yıl geçti. Ardında ise "jin, jiyan, azadî" eylemleriyle bir direniş ve toplumsal isyan ruhu bıraktı. İran'dan tüm dünyaya yayılan ve "özgürlük manifestosu" olarak nitelendirilen “jin jiyan azadî” sloganı, kadınların eylemlerine ve özgürlük mücadelesine ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
İranlı oyuncu ve feminist aktivist Shaghayegh Norouzi, "jin, jiyan, azadî" direnişi olarak hafızalara kazınan eylemleri ve kadınların mücadelesini değerlendirdi.
'JÎNA ÖFKEYİ TUTUŞTURAN KIVILCIMDI'
Shaghayegh Norouzi, "jin, jiyan, azadî" direnişinin sadece bir ölümün sonucu değil, kadınların susturulması ve sözünün inkar edilmesi sonucu başladığını ifade etti. Shaghayegh Norouzi, "Jina Emînî’nin ölümü, toplumun içinde yıllardır biriken öfkeyi tutuşturan bir kıvılcımdı. Jina hareketi, yıllarca süren yeraltı örgütlenmelerinin, cinsel şiddet anlatılarının, baskı deneyimlerinin ve feminist eğitimin bir sonucuydu. Jina’nın öldürülmesi tek bir olaydı, ancak ayaklanmaya yol açan şey kadınların bu olayların tekrar etmesinden duyduğu derin yorgunluktu. O gün, devlet bir kadını öldürdü, fakat toplum anladı ki bu öldürme bir istisna değil, bir kuraldı. Eğer yaşanacak bir hayat olacaksa, bunun kadın özgürlüğü mücadelesiyle başlaması gerekiyordu" diye konuştu.
'KADINLAR ÖZNEYE DÖNÜŞTÜ'
"Jin, jiyan, azadî" direnişine kadınların öncülük ettiğine dikkati çeken Shaghayegh Norouzi, direniş sonrası mücadele biçim ve araçlarının da geliştiğini kaydetti. Shaghayegh Norouzi, "İran tarihinde ilk kez bir ayaklanmanın siyasi liderliği ne sürgünden, ne askerlerden, ne de erkek elitlerden çıktı. Kız okullarından, yoksul mahallelerin sokaklarından ve stadyumların tribünlerinden doğdu. Kadınlar arkada değil, en önde durdular. Ama kadınların liderliği sadece sokakta var olmak değildi, siyasi anlatıyı değiştirmekti de. Kadını edilgin bir kurban rolünden devrimci bir özneye dönüştürdüler" ifadelerini kullandı.
Direniş sonrası kadınların yaşamlarının da değiştiğini belirten Shaghayegh Norouzi, "Yasal haklara erişme anlamında değil, kendilerini algılama biçimleri açısından bir değişim gerçekleşti. Eğer hukuki ve siyasi düzen değişmiyorsa, o zaman oyunun kurallarını değiştirmek gerektiğini anladılar. Kadınlar artık seyirci değil, karar verici ve siyaset yapıcıdır. Bu değişim erkeklerde de yansımalar buldu. Toplumdaki bazı erkekler, ataerkil düzendeki konumlarının farkına vardılar. Fakat bu farkındalık genele yayılmadı. Birçok erkek hala inkar ya da savunmacı tepki aşamasında. Sorumluluk alan erkeklerin sesi hala zayıf. Ancak kadınlar artık değişimi beklemiyor. Erkeklerin onayı ya da katılımından bağımsız, ilerleyebilecekleri alanları inşa etmeye başladılar" dedi.
'SAVAŞA KARŞI DA DİRENİŞ VAR'
Kadınların farkındalığı ve direnişinin rejimi korkuttuğunu söyleyen Shaghayegh Norouzi, "Genç kızların tutuklanması, kadınlardan zorla itiraf alınması, kadın aktivistler için idam cezaları... devletin bu kez sadece protestolardan değil, kadınların analiz gücü ve liderliğinden de korktuğunu açıkça gösteriyor. Bu korku şiddete dönüştü. İslam Cumhuriyeti artık ‘aileyi koruma’ iddiasında bile bulunmuyor. Kadın artık yalnızca tehlikeli değil, rejimin ideolojik düzeni için stratejik bir tehdittir" diye belirtti.
"Jin, jiyan, azadî” direnişi sonrası kadınların “İran’ın en keskin siyasi aktörleri" haline geldiğini kaydeden Shaghayegh Norouzi, şöyle devam etti: "Kadınlar her alanda siyasetin ön cephesindeler. İsrail’in İran’a saldırısına tepki olarak, ‘Düşmanımın düşmanı dostum değildir’ diye uyaran yine kadınlardı. Kadınlar ‘Bombardıman demokrasi yerine geçemez, özgürlük işgalle gelmez' dedi. Kadınlar yalnızca İslam Cumhuriyeti’ne karşı değil, emperyalizme, ırkçılığa, ekonomik eşitsizliğe ve savaş kışkırtıcılığına karşı da direniyor. Bugünkü İran feminizmi, yalnızca İran’da değil, Filistin’de, Afganistan’da ve sürgünün kalbinde tüm mazlumların sesi olmuştur. İranlı kadınların direnişi, yalnızca bedenlerinin özgürlüğü için değil, onyıllardır çalınan geleceklerini geri almak içindir."
MA / Yeşim Tükel